Beni sık sık arayan okurlarımdan biri telefon etti. Epey uzaklardan. Uzaklardan dediysem elbette Türkiye’den. Hayli dertli;
“Adnan Bey, benim torunum İmam Hatip Lisesi’ne gidiyor. Akşam eve geldiğinde anlattıkları karşısında şok oldum.”
- Neden Hayırdır inşallah! Ne anlattı ki
“Şunu anlattı; dedi ki, ‘Dede, Kur’an-ı Kerim ya da Arapça derslerinde -diğer meslek derslerinde de kısmen- benimle birlikte çok sayıda öğrenci sınıfta zil çalana kadar öylece oturuyoruz, dışarıyı seyrediyoruz, hatta ve hatta haylazlık yapmak zorunda kalıyoruz.’ ‘Peki, ama niçin’ diye sorduğumda da şunları söyledi; ‘Dedeciğim, İmam Hatip Lisesi’ne dışarıdan gelerek yeni başlayan çok sayıda öğrenci var. Ben Kur’an kursunda okudum, diğer bazı arkadaşlarım İmam Hatip ortaokulundan geliyor ama bir kısmının Kur’an-ı Kerim, Arapça, siyer gibi derslerle hiç alakası olmamış. Onlar ‘elif, be’den başladılar... Biz de öylece sınıfta oturuyoruz…’
- Tamam da, İmam Hatip Lisesi’ne gitmek isteyen öğrenciye “gitme” diyemezsiniz ki! Bunun bir çözümü var mı
- Var, Adnan Bey var! Elbette isteyen öğrenci İmam Hatip Lisesi’ne gitsin, İHL’lere ilgi, alaka beni de ziyadesiyle mutlu ediyor. Ancak, okul idarelerinin öncelikle İmam Hatip Lisesi’ne yeni başlayan bu öğrenciler için ayrı sınıflar oluşturması lazım. Belki ileriki sınıflarda yine birleştirme olabilir ama en azından ilk sene ayrılmaları elzem. Aksi halde, Kur’an-ı Kerim, Arapça bilen öğrencilerin önü kesiliyor. Yazık değil mi bu öğrencilere!
***
Baktım adam haklı… Bu artık bakanlık düzeyinde mi ele alınmalı, yoksa her okul kendi bünyesinde bu sorunu çözebilir mi, bilemiyorum ama bir adım atılması şart! Yazık bu öğrencilere…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2016-2017’nin en önemli meselesinin “eğitim” olduğunu vurguladı, Bursa konuşmasında.
İmam Hatip Liselerinin öğretmen, eğitim-öğretim araçları, fiziki şartları yanında içeriğinin de, müfredatının da zenginleştirilmesi elzem. Şuurlu nesiller yetiştirmek için bu alanda da ciddi adımlar atılmalı bence. İçi “kof” olmuş ama tüm öğrenciler İHL mezunu olmuş! Ne yazar ki, neye yarar ki… Sizce de öyle değil mi
ZİNA NEDEN HÂLÂ SERBEST!
Zina yapan erkek bir müddet kadını kullandıktan sonra ve hele de onun hamile kaldığı öğrenilmesi üzerine kadını terk etmekte, herhangi bir babalık sorumluluğunu taşımamaktadır. Kadın karnındaki bu zina mahsulü çocukla baş başa kalmakta, çocuktan kurtulabilmenin çarelerini araştırmaktadır.
Eğer büyük bir para bulabilmişse karnındaki bebeğe kürtaj yaptırmakta, masum bebek cani doktorlar tarafından parça parça edilerek kadının karnından alınmaktadır. Eğer para bulamamışsa, bebeği saklı gizli doğurmakta ve o doğduktan sonra ya öldürerek ya da sağ olarak bir kundak içinde ya bir çöp bidonuna veya bir cami avlusuna bırakmaktadır. Böylece Allah’ın büyük suç saydığı iki suç omuzlarına binmekte “zani (zina eden) ve cani (adam öldüren)” unvanlarına kavuşmaktadırlar.
Görüleceği üzere fiil aynı fiil (erkek ve kadının birbirlerine yakınlaşması) olmakla birlikte sonuçları itibariyle ne kadar farklı sonuçlar doğurmaktadır. Tabii İslam inancı insanların bir de ahiret hayatları olduğunu bildirmekte, bu suçlardan dolayı onların cezalandırılacakları bildirilmektedir.
İnsanlardaki “atsan atılmaz, satsan satılmaz…” durumundaki şehveti bir teraziye benzetirsek, bu “terazinin bir kefesi nikâhı, diğer kefesi ise zinayı” tartmaktadır. Bir toplum eğer nikâha ağırlık verirse gençler nikâhlanacaklarından şehvetlerini bu yolla tatmin edecek ve yukarıda belirttiğim mutlukları yaşayacaklardır. Ahirette ki mutlulukları da ayrıdır.
Bu gün olduğu gibi eğer bir toplum nikâha ağırlık vermezse terazinin zina kefesi ağır basacak nikâh kefesi yukarıya kalkacaktır. O toplum da yapılan zindan toplumun sorumlu olmasının sebebi de budur. Ondan sonra topluma inecek felaketler zina karları da nikâha ağırlık vermeyen toplumu da helak edecektir.
Ülkemizde 2002’den başlayarak 2012 yılına kadar kürtaj da görülen artış da bu acı gerçeği ifade etmektedir. Böylece toplumumuzun durumu açıkça ortadadır. 2002 yılında 33 bin kürtaj yapılırken bu rakam, 10 senede, 2012 yılına gelindiğinde maalesef 79 bine yükselmiştir. (Nevzat Laleli).
ŞAKA MI, GERÇEK Mİ!
Prof. Dr. Fikrettin Şahin…
Yeditepe Üniversitesi Genetik ve Biyomühendislik Bölüm Başkanı…
Sebzeler üzerinde hastalık oluşturan bakteriyel patojenlere karşı entegre mücadele stratejileri geliştiriyor.
Dayanıklılık ve biyolojik mücadele ajanlarının kullanılarak entegre mücadele stratejilerinin geliştirilmesi…
Kök hücre ve kanser araştırmaları da güncel çalışma konuları arasında yer alıyor.
***
Önce şaka sandım; kök hücre tedavisi ile canlılığını kaybetmemiş ama üzerindeki saçı dökmüş olan hücreyi tekrar aktive edip kişinin kendi saçını çıkartıyormuş, bir ürünü.
Ankara’dan bürokrat arkadaşım, Fikret beyin de fakülteden sınıf arkadaşı Ahmet Yasin Gökçe, “Şu an bana da vermiş olduğu saç çıkartma kremini kullanmaya başladım bile…” demez mi
Testleri bitmiş ve başarılı sonuçlar da alınmış…
Bir yabancı firma üretim haklarını satın almış bile, kısa zamanda üretime sunulacakmış…
Bunları dinledikten sonra, “Saç ekme olayı bitiyor mu Kellik sona mı eriyor, acaba” dedim, içimden…
***
Bir farklı çalışmasından daha söz etmek isterim, Fikrettin Bey’in; hastanelerin korkulu rüyası olan hastane mikrobundan dolayı oluşan komplikasyonlar. Fikrettin Şahin’in üzerinde çalıştığı bir ürün hastanelerdeki bu zararlı mikropları anında bertaraf ediyormuş. Bir de “akaryakıt”la ilgili bir projesi var ki, dilinizi yutarsınız! İleride isterseniz belki onu da anlatırım…
ÜZÜLDÜM…
Posof’tan Halil İbrahim Ataman aradı.
“Adnan Bey, Posof’a bağlı 49 köy var. Bu köylerden sadece birinde okul var. Diğer tüm okullar kapalı…”
Üzüldüm…
Güneydoğu ve Doğu başta olmak üzere köylerimiz, ilçelerimiz boşaldı, gittikçe de boşalıyor. Bu göçü önlemenin bir çaresi yok mu Sahi, nereye doğru gidiyoruz
NOT: Bugün, 24 Ekim 2016, Pazartesi 1) Emekliler hâlâ sürünmeye devam ediyor. 2) An itibariyle asgari ücretli “nasıl geçineceğim” diye feryat ediyor. 3) Bu parlamento ve mevcut AKP iktidarı, 2011’den bu yana verdiği yeni ve sivil anayasa sözünü yerine getiremedi. 4) 28 Şubat darbesi döneminde kapatılan, yoksul-zeki Anadolu çocuklarının barındığı Başbakanlığa bağlı Vakıf Öğrenci Yurtları hâlen kilitli. Dubakalinolacak!