Kur' anın inceliklerini vakıf olmanın en önemli ilkelerinden biri, içerdiği ilahi buyruklari pratiğe aktarmaktan geçer. İnsanın hayatın içine atılması, hak, adalet ve barış yolunda çaba sarfetmesi gerekmektedir. Böylece kişi ilk Müslümanların peygamber eşliğinde başlarından geçen hadiseleri ve bunların akabinde nazil olan ayetleri kavrayabilme imkanını elde eder. Diğer bir ifadeyle ayetlerle kurduğu hissi ve tecrûbi bağlarla Kur' anın ruhunu kavrama fırsatını yakalar. Nitekim müfessir Mevdûdi, Kuran' nın derin maksat ve manalarını anlamanın, ancak bu kitabı kendi hayatında hakem kabul edip, Allah yolunda çalışıp çabalamakla ve bütün adımlarını onun öğrettiği ve yönlendirdiği şekilde atmakla mümkün olacağını ifade eder.( Mevdûdi 1, 37- 38 ).
Kuran' ın içerdiği kelime ve kavramları, lugat manaları itibariyle bir gayr-i Müslimin de anlaması mümkündür. Ancak ister gayr-i müslim isterse amele gayreti olmayan müslümanların , tevekkül, teslimiyet, takva vb.değerlerin, İnsanın ruh dünyasında meydana getireceği intiba ve çağrışımlari kavramaları mümkün değildir. Yine hak, adalet, özgürlük adına bir mücadelesi olmayan ve bu uğurda bir engelle karşılaşmayan insanların, mesela şu ayette ortaya konulan mümince teslimiyeti hissetmeleri mümkün olmayacaktır. " Onlar ki, halk kendilerine: (Düşmanınız olan) insanlar size karşı ordu toplamışlar, onlardan korkun! denince, bu söz onların imanını artırdı.
Ve Allah bize yeter. O ne güzel vekildir, deyiverdiler. ( Ali İmran 3/173) Yine dinin yayılması ve mazlumların hakları için mücadele etmeyen, dolayısıyla bu uğurda herhangi bir başarısızlık ve ümitsizliğe uğramayan bir kimsenin, şu ayetin gönülllere ilham ettiği manevî çoşkuyu hissetmesi pek mümkün olmayacaktır. " Gevşeklik göstermeyin, üzüntüye
kapılmayın, Eğer gerçekten inanıyorsanız, üstünsünüz " (Ali İmran 3/139). Bu ayet, Uhud savaşından sonra nazil olmuştur. Bilindiği gibi bu savaşta Müslümanlar mağlubiyet yaşamış ve
bazıları moralleri itibariyle iyice çökmüştü. Çünkü hiçte beklenmeyen bir neticeydi; üstelik yetmiş tane sahâbi şehit düşmüştü. İşte ayetin nazil olması, bütün bu acı olayları yaşayan sahâbenin mahzun gönüllerinin harekete geçmesine, ümitlenip kendine gelmesine sebeb olmuştur.
Kısaca ifade etmek gerekirse, ilâhî buyrukları yaşamak için onların anlaşılması gerekmektedir. Bir başka açıdan da ayetlerdeki inceliklerin anlaşılabilmesi için onların pratiğe aktarılması lazımdır. Çünkü ayetlerin ima ve işaret ettiği psikolojik durumlar, imanî ve ahlaki duyarlılıkları söz konusudur. Bunlar da daha ziyade yaşanarak ve tecrübe edilerek kavranabilir. Aksi takdirde, ayette geçen kelimelerin sözlük manasıyla iktifa edilir ve bir bütünlük içinde tasvir ettiği dîni, sosyal ve psikolojik durum yeterince kavranamayabilir.
KUR' ANI ANLAMAYA GİRİŞ Pr. Dr. Ibrahim H. KARSLI Sahile 147, 148, 149' dan alıntıdır. Yani kuran yaşanarak öğrenilen ilâhî bir kelamdır. Sadece lafzını okumak ibadet manasıyla, belki manaları üzerinde düşünmek ve yoğunlaşmak ilahi düstur ve ve prensipleri anlama anlamlandırma çabası Hz Kur'anın duvarda asılı süs içeren bir nitelik arzetmesini engelleyecektir....Mesela Hz Aişe' nin (R. anha) Hz Peygamber için serdettiği şu cümle çok dikkati muciptir...O yaşayan Kur' andı....Yani Kuran-ı Kerim hem okuyarak insanlara hissi ve manevi düşünceye yönelttiği gerçeğini bir kenarda tutarak, daha da önemlisi yaşayarak kur'anı içselleştirme ve onu gündelik hayatımızda pratik etme önemli bir yer tutmaktadır...
İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Akif Merhum, içinde yaşadığı dönemdeki inananların Kur'an' a karşı tutumlarını şu şekilde hicvetmektedir.
" Lafzı muhkem, yalnız anlaşılan Kur'an' nın;
Çünkü kaydında değil hiç birimiz mananın
Ya açar nazm-ı celîlin bakarız yaprağına;
Ya üfler geçeriz bir ölünün toprağına;
İnmedi Kur'an an hele şunu hakkıyla bilin;
Ne mezarlıkta okunmak, nede fal bakmak için "
Bir hadisi Şerifle konuyu hitâme erdirelim. Cabir b.Abdullah' tan gelen rivayete göre, Allah Resulü (Sav) bir hutbesinde şöyle diyordu. Sözlerin en doğrusu, Allah' in kitabı, hal ve tavırların en güzeli ise Muhammed' in hal ve tavrıdır...
Hoşça kalın...