Ömür sermayemizden bir yıl daha tükendi, dünya düzeninde kaynaklar, sınırlı olduğu gibi nefes sayımızda sınırlıdır ve bize verilen zaman kısıtlı mahduttur ve dahi omuzumuzda emanettir.
Acısıyla, tatlısıyla, hüznüyle, kederiyle bir yıl yâni, üçyüz altmış beş günü geride bıraktık, hem maddî şirket bilançosu kar zarar hesabı gelir gider, hesabı yapıp gelecek yılın yatırım ve Pazar portföyü araştırmasını yaparken, aynı minvalde manevî boşluklarımız, nefis muhasebesi, ölmeden önce kendinizi hesaba çekiniz mihverince, manevî
kemalatarımızı keşfedip arınma, yenilenme, ve dahi işlerimizi daha GÜZEL yapma adına da yeniden diriliş ve uyanmak gerektir.
Bizler sıcak soframızda üç beş lokma da olsa yiyebiliyorken komşuda yani SURİYE, YEMEN ve IRAK'da lokal olarak ve DOĞU TÜRKİSTAN ve FİLISTIN’de savaş, kan, zulüm ve gözyaşı VAR. İslâm coğrafyasında, bu duruma hüzünlenmek ve çözüm üretmekle birlikte cok çalışma zorunluluğumuz var-dır. Bu bize tarihten bir miras ve gelenektir. Türkler yıllarca Kur'an ve Müslümanlığın bayrak ve sancaktarlığını yapmış ve bunu malı, can-ı ve namusu gibi korumuştur. İşte bu yüzden, Allahü zülcelal, Türk milletinin hiç bir zaman sırtını yere getirmemiş, her güçlükten onurla, zaferle adeta küllerinden yeniden doğarak çıkmıştır.
2001 yılında kriz kapımızı çaldı, 2008’de Reis-i Cumhur’un deyişiyle teğet geçti, 2018 Ağustos’unda yine dolar kuru manüpülasyonla 7.30 ları gördü ve Türk Lirası neredeyse % 30 ve % 40'lara varan oranda devalüasyon yaşadı ve değer kaybetti..
Hz Ömer (R.A) der ki; ‘’Fırsat her zaman vardır, fırsatlar gelir geçer, eğer siz fırsata hazırsanız, fırsatı yakalarsınız’’.
Sanayi devrimini ıskaladık, maalesef, bu asır telekominikasyon, teknoloji ve bilgi çağı, genç beyin ve dimağları yapay zekâ, robotik sistemler uzay üssü araştırmaları ve üretim teknolojisine hazırlamalıyız. Büyük Sanayici, rahmetli Sakıp Ağa’nın dediği gibi; ‘’Üretim, çalışmak, çalışmak’’ diyorum. Dikey mimariyi sınırlı tutarak, yerel ve mahalli geleneksel mimarimizi konuşlandırarak, DOĞA ve ÇEVRE katliamından vazgeçerek, huzurlu, sakin, yaşanabilir bir Kent ve Şehirler oluşturmalıyız. Bu sayede, tabiat ana ve çocuklarımızın geleceğini korumuş oluruz. Doğa ve tabiat Allah'ın bizlere emaneti ve insanoğluna verilen halifelik görevi, maddî ve manevî bütün canlıları korumak, yaratıcıya ve yaratılana saygı deruhtemizdir.
Önümüzdeki üç beş yıl zorlu geçecek ve dünya piyasaları da daralıyor, ticaret savaşları, bitcoin, yeni para birimleri konuşulurken, devler ligi savunma ve harp sanayiine olağan üstü paralar harcamakta ve yatırım yapmakta.
Bizlerde vatandaş ve birey olarak tüketim çılgınlığı ve israfı bırakıp, tasarrufa ve iktisada yönelip devlet olarak da madden ve manen kalkınmayı birinci öncül kabul ederek, Yerli ve Milli üretimi destekleyerek sanayicinin vergi ve stopaj yükünü azaltarak, uluslararası rekabetçi düzeyde firmalar yaratarak, çiftçiye, tarım ve hayvancılığa akılcı çözüm teşvikler vererek ithal girdileri azaltmalı, yerli ürün ve helâl olanı tüketmeliyiz.
Bu topraklar ve kaynaklar 80 Milyon ve fazlasına da yeter… Yeter ki; Üretmeyi ve Paylaşmayı bilelim, ortak akıl, kavga etmeden tartışarak, konsensüs, akıl birliği
diyorum....
Muhafazakar, Milliyetçi Dindar, Laik, Kemalist, Ulusalcı, Türk,Kürt, Laz, Çerkez,
Boşnak demeden, yeniden Büyük Türkiye, Hedef 2023 diyorum...
Selâm ve Sağlıcakla kalınız....
Ahmet hocam teşekkür ediyoruz güzel yorumunuz için Rabbim hedeflerine varan ve muhasebesini sağlıklı yapmış güzel insanlardan eylesin bizleri