Türkiye dört cephede birden savaşıyor…
Siyasi Cephe (Avrupa Birliği ülkeleri, Amerika ve içimizdeki hainler)…
Sosyal Cephe (Sosyal medya soysuzlarının yönettiği algı operasyonları)…
Askeri Cephe (Esed güçleri, PKK/PYD/YPG/DEAŞ ve alfabenin sessiz harfleri adedince terör örgütü)…
Ekonomik Cephe (Dolar spekülâtörleri, küresel sermaye, envai çeşit manüplâsyon, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları)…
Kısacası, bir yanımız terör, bir yanımız savaş, bir yanımız göç dalgaları, bir yanımız ekonomik enstrümanlar…
Ve kalleşçe bombalamalar…
Her yerde ya bir canlı bomba ya da bomba yüklü araç patlıyor. Gencecik fidanlar toprağa düşüyor.
Fakat pes edecek, mücadeleden vazgeçecek değiliz. Biz ki bidayette “Ya devlet başa, ya kuzgun leşe” diyerek Anadolu topraklarına geldik…
Tarihin her kesitinde bu toprakların bedelini kanımız canımızla ödeye ödeye yaşadığımız coğrafyanın her santimetrekaresini “vatan” yaptık…
Toprağımıza canımızı, bayrağımıza kanımızı kattık…
“Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır,
“Toprak eğer uğruna ölen varsa vatandır” dedik, ebediyet yürüyüşüne bu kararlılık içinde çıktık.
Sözümüzden dönecek değiliz, “olmuyor işte” diyecek değiliz…
Bu kavganın en hain, en kalleş aşamalarından biri Gezi Olayı, ondan daha beteri ise 15 Temmuz’du; alnımızın akıyla bunları aştık, sınavı verdik…
Bu tür sinsi oluşumlardan sonuç alamayan dış odaklar, içimizdeki ihanet şebekeleriyle birlikte aleni saldırıya geçtiler.
Geçsinler!.. Gelsinler!.. Çanakkale’ye nasıl geldilerse, öyle gelsinler…
Topuna meydan okuyacak ve püskürtecek gücümüz var çok şükür.
Geldiklerinden beter gidecekler!
Madem iş bu noktaya geldi, vatan için ölmemiz gerektiği kadar öleceğiz!
“Daha kaçımız?” diye sormayacağız…
Tıpkı Çanakkale’de, Galiçya’da, Trablusgarp’ta olduğumuz gibi, kimimiz yine şehit olacağız.
Yeni âkif’ler yeni şiirlerimizi yazacak yine:
“Ey şehid oğlu şehid isteme benden makber,
“Sana ağuşunu açmış, duruyor Peygamber” diyecek.
Kendimizi Peygamber kucağına emanet edeceğiz.
Sevr Mağarası yalnızlığında, etrafı düşmanla kuşatılmış bir halde iken, “Korkma Ebubekir, Allah bizimledir” diyen Peygamber-i Âlişan aşkına, “Korkma!..” diyeceğiz, “sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak.”
Bir süre daha şehit cenazeleri önünde saf tutacağız.
Canımız acıya acıya, ağlaya ağlaya oğullarımızın cenaze namazını kılacağız…
Bayrağa sarılı yüreğini (evlâdını) tabuttan alıp toprağa verdikten sonra, kameralara bakıp, “vatan sağolsun!” diyebilecek kadar vatan sevdalısı Anadolu annelerini ve babalarını hıçkıra hıçkıra izleyeceğiz…
Onlarla birlikte hepimiz, “vatan sağolsun!” diyeceğiz.
Vatanın bölünmez bütünlüğünü sağlamak için evlatlarını kurban eden Osmanlı padişahlarını anlamaya çalışa çalışa evlatlarımızı kurban edeceğiz!
Çok kızacağız, çok üzüleceğiz, çok ağlayacağız, ama önünde-sonunda düşmanların da hainlerin de kökünü kazıyacağız!...
Hoşça kalın, dostça kalın…