Soğuk bir yaz akşamı adamın biri mezarının başında gülerek ağlıyordu diye bir yazıya başlasak muhtemelen bu adam dalga mı geçiyor ya da kafayı mı buldu derdiniz.
İşte birkaç gündür ceza alıp da kafayı bulan birileri var.
Ama ayrıntılara girmeden şu soruyu kendi kendinize sorun.
Siz hapis cezası alıp da sevinen gördünüz mü hiç?
Bu soruya muhtemelen hepiniz hayır diyeceksiniz.
Ben hayatımda iki kere gördüm.
İlki beyaz perdede Metin Akpınar ile Zeki Alasya’nın oynadığı “5 Milyoncuk Borç Verir misin” filminde; iki arkadaşın ceza alıp hapse girmeleriyle sevinmelerini konu alan film.
Diğeri de önceki gün açıklanan karar sonrası almış olduğu hapis cezasına ve siyasi yasağa sevinen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile İYİ Parti lideri Meral Akşener’in sarılma sahneleri…
İki sahne arasında bir fark var mı?
Bana göre yok…
*
Ama ikisinin de ortak özelliği; iyi bir şekilde planlanmış kurgu olması.
Bir senaryo ancak bu kadar başarılı bir şekilde uygulanır.
Biri siyaset sahnesinde, diğeri de beyaz perdede…
Bizim işimiz sinema eleştirmenliği değil. O işi bırakalım sinema eleştirmenleri yapsın.
Ama geçmişte ucundan siyaset yaptığımız ve yazdığımız için İmamoğlu ile Akşener’in o sarılma sahnesi ile ilgili olarak onlarca sayfa yazı kaleme alabiliriz.
İşte başroldeki iki aktörün geçmişteki ifadeleri…
Biri ben başkan olacağım diğeri de Cumhurbaşkanlığı adaylığı için Aralık ayını bekleyin demişti.
Beklemeye değdi mi?
O kararı size bırakıyorum…
Amma velakin cümbür cemaatin 6+1 masa da yemekli buluşmalarda göstermelik beraberlik pozları da düzenli olarak servis ediliyordu.
Pozlara bakarsan görünürde her şey güllük gülistanlık idi…
Ama kulislerde ise kulağımıza gelen bilgilere göre 6+1 masa içten içe kaynıyor.
Her biri egoları ile yarışıyordu.
*
Tam Kılıçdaroğlu adayım diyecek iken Meral Abla birden biz Mansur Yavaş’a ve Ekrem İmamoğlu’nun cumhurbaşkanlığı adaylığına hayır demeyiz açıklaması ile 6+1 masanın çatırdadığının ilanı idi.
Hal böyle olunca akla ilk gelen Meral Teyze, Kılıçdaroğlu’nun adaylığını istemediğini tabanının kabul etmediğini dolaylı olarak ima etti diyebilirdik.
Bu durumda ya Akşener, masayı terk edecekti…
Ya da uygun bir kılıfla Kılıçdaroğlu’nu ekarte edecek bir formül bulunmalıydı.
İşte o formül de mahkeme kararı ile bulundu.
İmamoğlu ceza alınca hem İmamoğlu hem de Akşener’in zil takıp bir oynamadığı kaldı.
O kadar üzüldüler, üzüldüler ki teselliyi gülerek birbirilerine sarılarak buldular. Burada çırak çıkan Kemal Kılıçdaroğlu oldu.
Belki de Kılıçdaroğlu’nun başkanlık hayali sonsuza kadar bitti.
*
Bu saatten sonra altılı masa da kalır mı?
Orası da ayrı bir soru işareti.
Kalırsa da o masadan en az üç cumhurbaşkanı adayı çıkarsa şaşırmamak gerekir!..
Bu saatten sonra ben iki liderin yerinde olsam ne mi yaparım?
Kafa kafaya verip, bu yaşanılanları da beyaz perdeye aktarırım en kötü filmler yarışmasına sokar, muhtemelen en kötü filmler kategorisinde birinci olurdum…
Hoşça kalınız...