"Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik." (Enbiyâ, 107) “Ey İnsanlığa gençlik getiren Peygamber” Diyen, Muhammet İkbal, bir hakikate dikkat çekiyor. Âlemlere rahmet olarak gönderilen Resulüllah (S.A.V.) Efendimiz, umutsuzluğa düşmüş, heyecanını kaybetmiş, dünyaya küsmüş insanlığa umut olmuş, asırları kuşatmış ve yaşama sevinci vermiştir.
Âlemlerin kurtuluş mimarı, insanlığın aydınlık dünü, bugünü, yarını, ey sevgili Peygamberim, mutluluğumuz Yaratana kul, sana Ümmet olmaktır. İnsanlığın iki cihanda kurtuluşu yakalamasının yolu iki şeyle mümkündür, bu iki şey, Yüce Allah’ın kitabı Kur’an ve Resulünün Sünnetidir. Kur’an’ı daha iyi anlamanın yolu sevgili Peygamberimizin hayatını ve Sünnetini anlamakla mümkündür. Aynı zamanda Kur’an-ı Kerimi üst düzeyde iyi derecede anlayanlar Sevgili Peygamber Efendimizi daha iyi bir şekilde anlayacakları da ayrı bir gerçektir. “Âlemlere rahmet olarak gönderilen” sevgililer Sevgilisi bizim için insanlığın kurtuluş reçetesidir.
Bu reçeteyi hayatına uygulayanlar, samimiyetle teslim olanlar, etrafıyla barışık olurlar, hak hukuk gözetirler, şiddetten, nefretten, kinden uzak dururlar, sabırlı, hoşgörülü, sevecen, merhametli olurlar. "Andolsun ki içlerinden, kendilerine Allah'ın âyetlerini okuyan, (kötülüklerden ve inkârdan) kendilerini temizleyen, kendilerine Kitap ve hikmeti öğreten bir Peygamber göndermekle Allah, müminlere büyük bir lütufta bulunmuştur.
Hâlbuki daha önce onlar apaçık bir sapıklık içinde idiler." (Âl-i İmrân, 164) Bu ayette de görülüyor ki; Müminler için sevgili Peygamber Efendimizin gelişi bir (Rahmettir) (Berekettir) (lütuftur). Kurtuluşun yolu Peygamber Efendimizin hayatından geçiyor. O’nu iyi anlamak ve getirdiklerine teslim olmak en büyük kazancımızdır. Anmaktan ziyade anlamak ve O’nun hayatını yaşamak, sünnetine tabi olmak esas olmalı, anlamadan anmak, teslim olmadan andığımızı söylemek biz müminlere hiçbir fayda getirmez. "Andolsun, Allah'ın rasûlünde sizin için, Allah'a ve âhiret gününe kavuşmayı umanlar için ve Allah'ı çok ananlar için güzel bir örnek vardır." (Ahzâb, 21)
İnsanlık ilk insanın çocuklarından itibaren birbirinin hep kurdu olmuşlardır. Allah’ın gönderdiği elçilere tabi olanlar huzuru, mutluluğu yakalamışlardır. Bugün anarşinin, terörün, vurgunun, soygunların temelinde hep Hak’tan uzaklaşmalar yatıyor. Allah’ı bilmeyenin kulluğundan bahsetmek mümkün değil, imanı olmayanın sevgisinden, merhametinden nasıl bahsedeceğiz. "Biz seni bütün insanlara ancak müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik; fakat insanların çoğu bilmezler." (Sebe, 28)
Bu yazıda anlatmaya çalıştığım, ayette de bildirildiği gibi “müjdeci ve uyarıcı” olarak gönderilen, insanların çoğunun bilmeyişi, gaflet içinde oluşu kurtuluşu yakalamasını engelliyor. Sevgili Peygamber Efendimizin insanlığa teşrifi ile cehaletin, sefaletin, zilletin, rezaletin, zinanın, kumarın, içkinin, faizin, zorbalığın, gaspın, köleliliğin, hak ve hukuk tanımazlığın, putçuluğun, zulmün vs. çukuru olmuş ve ayaklar altında ezilmiştir. Bunların karşısında ise imanın, ihlâsın, irfanın, izzetin, infakın, hakkın, adaletin, insan haysiyetinin, hürriyetin, rahmet ve bereketin, sevgi ve saygının, zarafetin, nezaketin, muhabbetin, merhametin, barışın, hoş görü ve kardeşliğin zirvesi olmuştur.
"De ki: Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın..." (Âl-i İmrân, 31) Her şeyin başı Allah’a hakkıyla kul olmaktan geçiyor. Kul olmak, kurtuluşun kapısını aralamaktır. İman ve ihlâs her müminde olması gereken ana ölçüdür. Peygamber Efendimizi hakkıyla anlayamayanlar, O’nun yolunun yolcusu olamayanlar, kulluğu da hakkıyla kavramış olamazlar. İman ve ihlâs (samimiyet) esastır. Peygamberimizin doğumu kurtuluşun muştusudur (müjdesidir). İki dünyamızı aydınlatan nurdur. Bu nurun doğumu insanlığın bağrında açan “Gül” dür. Bu doğum kurtuluştur, barıştır, mutluluktur. Ey insanlık! Haydi, hep beraber “Kutlu Doğuma”.
Hoşça kalınız...