Konu hakkında mahkemede hazır bulunan Erdemir salonda tek gazeteci olarak dikkat çekti. Mahkeme sonrası adliye girişinde Dilipak ile kısa bir söyleşi yapan Erdemir, durumu çok üzücü olarak değerlendirdi ve çekilen görüntüleri kamuoyuna montajsız şekilde yayınlaması dikkat çekti.
Daha sonra konu hakkında konuşan Dilipak; “Allaha yemin olsun ki, sizden özür dilemeyeceğim. Ben değil, siz özür dileyeceksiniz. Bu dava bu dünyada bitmeyecekse, öbür dünyada bu dava yeniden görülecek, O gün hesap soran ben olacağım. Ben hakaret etmedim, onlar bana iftira ediyorlar.”
Gazeteci yazar Abdurrahman Dilipak’ın KADEM’in özür dileme teklifini reddetti. “İşlemediğim suçun özürü olmaz. Siz böyle bir şey söylemediyseniz de, biz öyle anladık ve onun için bu davayı açtık” diyorlar. Peki bu konuda niye “uzlaşmaya yanaşmadınız” diye sormazlar mı? Çünkü, öyle anlaşılıyor ki, dertleri “üzüm yemek değil, bağcıyı döğmek”, “kızım sana söylüyorum gelinim sen dinle” kabilinden, beni “yola getirme”nin yanında, birilerin gözdağı vermek”! Onun için sözümü çarpıtarak, yüklediği anlam üzerinden bana, “ben öyle anladım/ ya da sokaktaki insanlar öyle anladı” onun için sen bizden özür dilemelisin” diyorlar. Allaha yemin olsun ki, ben onların istedikleri bu özürü dilemeyeceğim. Ama onlar elbette, bir gün, mutlaka benden özür dileyecekler” dedi. Kendileri toplumda yanlış anlama sonucu kendilerinin itibar kaybını karşılamak için benim somut gerçekler karşısında itibarımdan taviz vermemi istiyorlar. Bu dini de değil, ahlaki de değil, hukuki de değil. Bu tür iddialar normal hukuk devletlerinde olmaz. Bu icad yeni çıktı., Hem de MS Cumhuriyetin 2. YY’na girerken..
BU DAVA BURADA BİTMEYECEKK. Çekmece 2. Asliye Ceza mahkemesinde dün yapılan AKP’nin Papatyaları davasında
savcı mütalaasında Dilipak için mahkumiyet talep etti. Daha önce Dilipak savunmasında, “Bu dava burada bitmeyecek” dedi.
K. Çekmece 2. Asliye Ceza Mahkemesinde bugün yapılan “AKP’nin Papatyaları” davası duruşmasında “Sanık” Abdurrahman Dilipak, devam eden dava ile ilgili ilginç açıklamalarda bulundu. İronik göndermeler yapan Dilipak, Erdoğan’ın “Ömerler arıyoruz” sözü üzerinden, Erdoğan’nın avukatlarının ve kadın kolları ile 80 il başkanının şikayet dilekçelerindeki “Cumhurbaşkanı da olan Genel başkanımız” ve KADEM’in şikayet dilekçesindeki “Cumhurbaşkanımızın. Kızının yönetim kurulu üyesi olduğu KADEM” şeklindeki ifadeler üzerinden Hz. Ömer’le ilgili bir menkıbeyi aktardı. Menkibeye göre, Hz. Ömer Hz. Ali ile beraberken, bir bedevi Hz. Ali’den şikayetçi olur. Hz. Ömer de Hz. Ali’ye, “Ebu hasan, bu iddialara karşı ne diyeceksin” der. Hz. Ali olayın aslını anlatır, adam teşekkür eder gider. Hz. Ali, Hz. Ömer’e, “adam benden şikayetçi, sen bana ‘Ebu Hasan’ diyorsun. Adam “Resulullah’ın torununun babasına karşı nasıl itiraz etsin. Bu yargılama adil olmadı” der. Sonrasında ikisi birbirine sarılıp ağlaşırlar.
Dilipak Şikayet dilekçelerindeki ifadelerin yargıya dolaylı baskı anlamına geldiğini söyledi. Dilipak savunmasında, Şikayetçi olmayan bir il başkanının adının iddianamede “Müşteki” olarak yer aldığını, İddianame hazırlanırken, önce il trafik numarasına göre, daha sonra müştekilerin isimlerinin alfabetik sıralamasına göre, daha sonra da protokol sırasına göre düzenlendiğini ve 3 ayrı iddianamenin UYAP’a yüklendiğini söyledi. Bugün müştekilerinin yarısından fazlasının, ölüm, istifa, görevden alma gibi değişik sebeplerle artık il başkanı olmadığını söyledi.
Dilipak, müştekilerin hangilerinin şahsı adına, hangilerinin parti adına şikayette bulunduğunun, hangilerinin teşkilat kararı ile hangilerinin kişisel kararı ile müşteki olduğunun belli olmadığını, hemen hemen bütün müşteki dilekçelerinin kopyala-yapıştır şekilde hazırlanmış olmasının işin organize bir iş olduğunu gösterdiğini söyledi. Dilipak’a. Göre, dava açma fikri KADEM tarafından geliştirildi ve şikayet dilekçelerinin hazırlanması ve 81 ilde toplu dava açılması fikri de KADEM ile o zamanki. Kadın kolları başkanı Selva Çam tarafından örgütlendi.
Dilipak’a göre, dava süreci parti içindeki bir lobinin organize ettiği bir iş. Davanın gerçek anlamda davacısı da yok. Ceza davası Genel merkez ve il teşkilatları tarafından takip edilmiyor. Duruşmaya KADEM’in avukatları takip ediyuort, bazan da AK Partiden birileri geliyor. Dilipak sözlerinin ne anlama geldiğinin tesbiti için Türk Dil Kurumu, Edebiyat Fakültesi, Türkiye Yazarlar Birliği, Eğitim Bir Sen ya da İLESAMdan bilirkişiye gönderilmesini istedi. Ve yanlış anlamanın “Türkçe bilmemekten kaynaklandığını” iddia etti ve buna örnekler verdi. Dilipak süreç ve mütala ile ilgili olarak önemli tesbitlerde bulunuyor: “TGC başka anlamış, HKP ayrı anlamış, onların suç duyurularına “koğuşturmaya yer olmadığı” kararlarında AK Parti ve KADEM’e karşı kurgulanan/kullanılan Hukuki gerekçeler ve mantık kurgulanmamıştır. Türkiyede kişiye göre yasa ve hukuk yorumu olmamalıdır. Bu bırakın hukuk devleti olmayı, kanun devleti olmanın bile gerisine savrulmak anlamı taşır. Sahi neden, ülke genelin niye tek bir ilçe ya da kişi ya da başka bir dernek, bir partili hakkımda suç duyurusunda bulunma gereği duymamıştır. AK Parti bütün bu kitlelerin iradesinin üstünde bir irade ve otoriteye mi sahiptir. Ortada kurmaca, organize bir iş vardır”.“FAHİŞELİK” Mİ EDEP DIŞI, “FAHİŞE” DEMEK Mİ?
“Fahişe” kelimesinin “edep dışı” olduğu iddiasını da reddeden Dilipak, o işi yapmak edep dışı, o o işin adını telaffuz etmek değil, İngilizce LGBT derken bu edep dışı olmuyor, Kur’anı Kerim’de, İncil’de ve Tevrat’ta geçen bir kelimeyi tekrarlamak edep dışı oluyor, bu salim bir akılın beyanı olamaz dedi. Fuhşiyat fiillerini İngilizce söylerseniz poziitif ayırımcılığa tabi, yasaya göre, Türkçesi edep dışı, ağzınıza almaktan haya edersiniz, öyle mi?”, “Birileri İstanbul sözleşmesi, Lanzarote ile fahişelere, fuhşa kapı aralıyor bu ahlaksızlığı meşrulaştırıyor”dedi.
Dilipak AK Partili erkeklere hitab ederek, madem kadınlar şikayetçi, siz de şikayetçi olun. Kaldı ki, artık cinsiyetçi bir kimlik tanımı, Fuhuş da tek kişilik tek kişilik bir eylem olmadığına göre, kendini farklı bir cinsiyetle ifade eden, kendilerini Erkek olarak tanımlayan PARTNERleri neden bu davada yok. AK Parti İl başkanlarını da bana dava açmaya davet ediyorum. İtiraf ediyorum, bu ifade ile ben, Fuhşiyattın tüm taraflarını, hem erkeklerini, hem kadınlarını, hem akışkan ve değişken cinsiyet taşıyan GENDER’lerin tümünü hedef aldım” dedi.
“LGBTQI+ şeklinde tanımlanan Fuhşiyatla ilgili Müslümanların tavrı çok açık ve nettir. Bana bu iddia sahiplerinin şunu söylemesi gerek: İstanbul sözleşmesi ile NAS yani, ‘Allah’ın kitapta beyan edilen hükmü’ NESHEDİLMİŞ yani ‘hükmü ortadan kaldırılmış’ mı oluyor?.“ diyen Dilipak, kimlik kartlarına GENDER yazanların aklının bu karışıklığın asıl failleri olduğunu, NAS’ın İstanbul Sözleşmesi ile NESH edilemeyeceğini söyledi. Dilipak’a göre bu dava öncesi süreçteki Media Linci ve Trol saldırıları bu lobinin işi. Bu dava fikri de, “kızım sana söylüyorum, gelinim sen dinle” kabilinden, kendi şahsında İstanbul sözleşmesine karşı çıkanları susturmak isteyenlerin fikri.
Dilipak, “rutubet kokan, ter kokulu merdiven altı mekanlardan plazaya taşınanlar” konusuna da açıklık getirdi. “Sığır çobanlarının henüz plazalar yapmadığı bir zamandan söz ettiğini söyleyen Dilipak, “KADEM 10 yıllık bir dernek, kuva-yı milliye ve müdafa-yı hukuk’taki, kıtlık, yokluk ve savaş yıllarındaki babaların, annelerin, lastik ayakkabılı çocuklarının nerelerden geldiğini anlamak için bu örneği verdiğini söyledi. Bu dönemi “gecekondularda, ruhsatsız binalarda oturanların babalarına” sormaları gerek” dedi.
Dilipak, ayrıca, 312 General davasını hatırlatarak, “Adında ADALET olan bir partinin bu şekilde, hukuk dışı emrivakilerle ben yaptım oldu havası içinde,80 ilde Şov yaparak açtığı dava, mantık dışında esas ve usul açısından bir çok yönüyle hukuk dışı, emrivakilerle içinden çıkılamaz hale getirilen bir dava bu gidişle bu dava bitmez. Belki bu gidişle öbür dünyaya da kalabilir, dedi.AK PARTİ İÇİNDE AKP’Lİ VAR MI?
Dilipak ayrıca, müştekilerin “AK Parti içinde AKP’li yoktur“ iddialarına karşı da “Burada çok açık ve net bir ifade var: AK PARTİ İÇİNDEKİ AKP’LİLER, FETÖ’NÜN ZİHNİYET İKİZİ GİBİ DAVRANIYORLAR” AK Partililer ve KADEM’ciler, 15 Temmuz’da gördüğümüz, TSK ve AK Parti içine sızan, müşteki AK Parti genel başkanının ‘Ne istediler de vermedik” dediği kişilere bir gönderme yok mu bu ifadede!. O zaman o müşteki dilekçelerindeki ‘AK Parti içinde AKP’li yoktur’ ifadeleri nereye koyacağız” dedi. Dilipak ayrıca benim yazım bir eleştiri, bir uyarı idi. Bu uyarıyı dinlemedikleri. Onlara asıl zararı bu dava verdi. Garip bir psikoloji içindeler ve bunun bile farkında değiller. “Keskin sirke küpüne zarara veriyor” dedi..
Dilipak “AK Parti içinde AKP’li yoktur” iddiasına karşı da ayrıca şöyle dedi: iddiası fantastik bir iddia.. O tür şeyler Peygamberlerin aileleri içinde de olabilir, ama tabi ki (!?) AK Partide asla. Bu tür romantik duygularla oluşturulan suç duyuruları üzerinde kurgulanan bir dava ile karşı karşıyayız. Bunlar Müslüman çevrelerden vurguluyorlar.. Ama Allah kitabında yarattığı insanlar için ne diyor bilmiyorlar. Herhalde AK Parti ve KADEM üyeleri, melek ya da Peygamber aile ve fertlerinden daha üstün bir masumiyete sahipler. Onu bilmiyordum. Bu anlamda onlardan bu konuda özür dileyebilirim (Haşa)!?ERDOĞAN ŞİİR OKUDU DİYE MAHKUM EDİLMESİ NEYSE BU DAVA DA ONUN GİBİ
Dilipak ayrıca “Erdoğan şiir okudu diye mahkum edilince bu onun itibarına zarar veremedi, sözde devletin itibarını korumak isteyenler devletin itibarına zarar verdi. Bu tecrübeye sahip gelen dava ile ilgili olarak ayrıca “öyle anlaşılıyor ki, dertleri “üzüm yemek değil, bağcıyı döğmek”, “kızım sana söylüyorum gelinim sen dinle” kabilinden, beni “yola getirme”nin yanında, birilerin gözdağı vermek”! Onun için sözümü çarpıtarak, yüklediği anlam üzerinden bana, “ben öyle anladım/ ya da sokaktaki insanlar öyle anladı” onun için sen bizden özür dilemelisin” diyorlar. Allaha yemin olsun ki, ben onların istedikleri bu özürü dilemeyeceğim. Ama onlar elbette, bir gün, mutlaka benden özür dileyecekler”.
Duruşmada AK Parti Genel Merkez, Kadın kolları genel merkezi ve İl Başkanlıkları doğrudan ya da vekaleten temsil edilmedi. KADEM ise 3 avukatla davaya katıldı. AK Parti İstanbul kadın kolları başkanlığı da bir avukatla duruşmaya katıldı. Duruşma 2 saat sürdü.
2. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ DURUŞMA TUTANAĞI 2. Ölüm Haberi ile Başladı…
T.C. KÜÇÜKÇEKMECE2. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ
DURUŞMA TUTANAĞI
DOSYA NO : 2020/622 Esas
DURUŞMA TARİHİ : 14/09/2023
CELSE NO : 5.
Belirli gün ve saatte 5. celse açıldı. Açık yargılamaya devam olundu.
Sanık ABDURRAHMAN DİLİPAK ‘ın geldiği görüldü.
Sanık vekilleri Av. Ali Paccı, Av. Doğan Karakuş, Av. Fatih Şen ve Av. Esra Balcı ‘nın geldikleri görüldü.
Müşteki Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) ve katılan Saliha Okur Gümrükçüoğlu ile KADEM Vakfı vekilleri Av. Helin Görgül, Av.İlknur Türker,Av. Sinem Ermiş ‘nin geldiği görüldü.
İstanbul Ak Parti İl Kadın Kolları Başkanlığı adına Av. Songül Sarıgündoğdu ‘nun geldiği görüldü.
Katılan Seda Gören Bölük, Katılan Münevver Ertuş, Katılan Berrin Aydın, Katılan Aysel Mavioğlu Öner, Katılan Gönül Asuk vekilleri tarafından ayrı ayrı mesleki mazeret dilekçesi sunulmuş olduğu anlaşıldı, okundu, dosyasına konuldu.
Yargılama aşamasında vefat ettiği anlaşılan Müşteki Zahide Hıdır’ın adresi mahal mahkemesine talimat yazıldığı, yasal mirasçısına ihtarlı davetiyenin tebliğ edilmiş olduğu anlaşıldı.
Celse arasında katılan Saliha Okur Gümrükçüoğlu ile KADEM Derneği ve KADEM Vakfı vekilleri tarafından beyan dilekçesi sunulmuş olduğu anlaşıldı, okundu, dosyasına konuldu.
Bu esnada sanık vekili Av. Ömer Yüzgül’ün geldiği görüldü.
Celse arasında sanık vekilleri tarafından esasa ilişkin savunma ve beyan dilekçesi sunulduğu görüldü, okundu, dosyasına konuldu.
Katılan Gül Çitil Okur’un vefat ettiğine dair UYAP sisteminden uyarı verildiği görüldü. Katılanın nüfus kayıt örneği alındı, 15/02/2023tarihinde vefat etmiş olduğu anlaşıldı.
Sanıktan şikayetten vazgeçme beyanlarına istinaden şikayetten vazgeçmeyi kabul edip etmediği hususu SORULDU : Özür beklediğim için şikayetten vazgeçme beyanlarını kabul etmiyorum, dedi.
SANIKTAN SORULDU: Öncelikle müştekilerin taraf sıfatına ilişkin itirazım vardır, müştekilerin İl kadın kolları başkanı bulunmaları nedeniyle zorlamayla şikayet dilekçesi sundukları kanaatindeyim, müştekilerin tamamının şikayeti bu itibarla şahsi değildir. Batman Ak Parti İl Kadın Kolları Başkanının şikayet dilekçesi sunmadığına ilişkin bir bilgi aldım, bu hususun araştırılmasını, imzanın müştekiye ait olup olmadığının ayrıca tetkik edilmesini talep ederim ayrıca görevinden ayrılan ya da Ak Parti ile yollarını ayıran müştekilerin güncel şikayet durumlarının tespiti yönünden mevcut idarecilerin şikayete ilişkin beyanlarının alınması gerektiği kanaatindeyim. Müştekiler şikayet dilekçelerinde birbirlerinden alıntı yapmışlardır, aynı cümleler ve ifadeler kullanılmıştır. Bu da mobbing sonucu şikayet dilekçesi sunulduğunun göstergesidir. Halkın Kurtuluş Partisi’nin tarafıma yaptığı şikayete istinaden savcılık kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiştir. Karardaki gerekçeler bu dosyada da dikkate alınmalıdır. LGBT unsurlarına pozitif ayrımcılık talep eden kuruluşlara karşı yaptığı uyarıyı dikkate alan LC Waikiki gibi firmalar oldu. Toplumsal cinsiyet eşitliği adı altında bu unsurlara ayrıcalık yapan 3 büyük kuruluşa karşı yeşil sermaye olarak tanımlanan kesimi aynı cümle içerisinde kullanmam maksadının müştekiler olmadığını göstermektedir. G20 Zirvesinde toplumsal cinsiyet eşitliğini koruyup geliştirilmesine ilişkin protokol imzalandı. Birleşmiş Milletler Woman Örgütü de protokolün gereği gibi uygulanması hususunda Türkiye’yi bir nevi merkezine koydu. Ben gerçek Ak Partilileri Ak Parti içinde bu durumu destekleyen lobiye karşı uyarmak istedim. İddianameye konuyazı içeriğinde Fahişeler ve Türevleri ifadesi yerine LGBT + ifadesini kullansaydım böyle bir dava açılmayacaktı. Yazı içeriğinin açık olduğu ve anlaşılabilir olduğu düşüncesiyle bu ifadeyi kullanmıştım. Yazı içeriğinde geçen ter kokan, rutubet kokan yerlerde kadın dernekleri kurarak çalışan kişilerin başında benim eşim gelir, hatta derneğimize sponsor olan Ahmet Albayrak da lüzum görülürse tanık sıfatıyla dinlenebilir. Ak Der Derneğini daha sonra KADEM yaptılar, dedi.
Sanık tarafından 7 sayfadan ibaret savunmalarını içerir dilekçesini sunduğu görüldü, okundu, dosyasına konuldu.
Sanık vekili Av. Ali Paccı ‘dan SORULDU : Ak Parti Genel Başkanlığının müvekkil aleyhine iddianameye konu edilen yazı nedeniyle açtığı manevi tazminat davasında ilgili hukuk mahkemesinin verdiği karar iş bu ceza dosyasında verilecek kararın beklenmesi gerektiğinden bahisle bozulmuştur. İlgili mahkeme celse arasında bu dosyanın akıbetini sormuştur. Ak Parti Genel Başkanlığı açılan ceza davasında müdahillik talebinde bulunmamıştır. Müştekilerin talimat çerçevesinde şikayette bulunduklarını düşünüyoruz. Bu dava bizce KADEM ‘in, KADEM Başkanı Saliha Okur Gümrükçüoğlu’nun ve Lütfiye Selva Çam’ın şikayeti üzerine açılmıştır. Yazıda KADEM ‘e ilişkin eleştiriler iddianameye konu bile edilmemiştir. KADEM ‘e yönelik eleştirilerin dava konusu edilemeyeceği düşüncesi vardır, kamuoyunda estirilen algının da tesiri ile yazıda aslında kadınlarla dahi ilgisi bulunmayan bir ifade üzerinden müvekkilim hedef tahtasına konulmuştur. Oluşturulan algının farkındayız, bu algı sebebiyle hassasiyet göstermeleri, buna yönelik duygu durumlarını da anlıyor ve saygıyla karşılıyoruz ancak gerçek olan şu ki bu algıdan yola çıkılarak olguyla tamamen ters sonuca varılması mümkün değildir. Müvekkil dava açılmadan önce bu yanlış algının önüne geçmek adına sözlerinin muhatabının kim olduğunu açıklamış ve bu dava da ısrarlı şekilde sürdürmektedir. Halen ilgili ifadelerin müştekilere yöneldiği iddiası da bir hassasiyet olmanın ötesine geçerek mahkemece korunması gereken bir hak niteliğine büründürülmemelidir. Usulen celse arasında vefat ettiği anlaşılan Gül Çitil Okur’un yasal mirasçılarına tebligat çıkarılması hususu mahkeme taktirindedir, dedi.
Sanık vekili Av. Fatih Şen ‘den SORULDU : müvekkilin savunmalarına iştirak ediyoruz. Usulü eksiklerin giderilmesini, şikayetlerin devam edip etmediği hususlarının sorulmasını talep ederiz. İddianameye konu yazı içeriğinde anlatılmak istenen açıktır. Müvekkil KADEM öncesinde kurulan derneklerde merdiven altında çalışarak, çöp toplayarak, gerektiğinde tankların önünde durarak, zorluklara göğüs gererek faaliyette bulunmuş mücadele vermiştir. LGBT+ oluşumu kadın hakları savunuculuğu yapıyor gibi gösterilmek istense de aslında kadın haklarına tecavüzü önünüaçan bir yapılaşmadır. Yazıda geçen eleştirileri müştekilerin nasıl üzerine alındığını anlayamıyoruz, bizce kendileri de müştekilere yönelmediğinin bilincindedir. Bizce LGBT + karşısında bir nevi atak KADEM den gelmiştir. Ak Parti ‘ye hasbi duygularla bağlı olan Ak Partililer ile Ak Partinin ideolojisine ve tabanına aykırı olan kesimi müvekkil yazısında AKP ‘li olarak ayırmıştır. AKP ‘li ifadesi gerçek Ak Partililerin kullandığı bir tanımlama değildir. Yazıda eleştirilen kesim Ak Parti içerisinde yer alan FETÖ nün zihniyet ikizi gibi davranan erguvani masonik yapıdır. KADEM ‘in buna alet olmaması düşüncesindeyiz aynı şekilde Ak Parti Kadın Kolları teşkilatının da bu oyuna gelmemesi kanaatindeyiz. LGTB + tarafından çocuk trans birey adı altında Amerika da çeşitli kamplar açılmıştır. Bu yapıya karşı açıklamamız da mücadelemiz de devam edecektir. Ak Parti Kadın kolları ve KADEMin de tavrını bu yönde kullanacağını düşünüyoruz, yönetim kollarının bu hususta bilgilendirilmesini talep ediyoruz, dedi .
Katılanlar Saliha Okur Gümrükçüoğlu ve KADEM vekili Av. Helin Görgül söz aldı : Savunma içeriğini kabul etmiyoruz, savunmada KADEM ve camiası sanki LGBT+ yanında ya da savunucusuymuş gibi ifadeler kullanılmıştır. Bizim tavrımız nettir, her zaman aile bütünlüğünden ve islami değerlerden yanadır. Bizim bu konudaki kararlığımız bu dava ile ölçülemez. Bu davadaki müşteki sıfatımız ve davayı takip irademiz toplum nezdindeki itibarımızın zedelenmesine yöneliktir. Dedi.
Sanık vekili Av. Esra Balcı’dan SORULDU: Önceki savunmalarımızı tekrar ederiz. Müvekkilin beyanlarına iştirak ediyoruz, usulü eksiklikler giderilsin. İddianameye konu edilen yazıda geçen ilgili ifadelerde KADEM e yönelen KADEM ‘in itibarını zedeleyebilecek bir ifade yoktur. Bunu herkes anlayabilir, zaten müştekiler kendilerine yönelmediğinin farkındadır, toplumda farklı şekilde algılandığı iddiasıyla şikayette bulunmuşlardır. Yazının akışı, içeriği açıktır. KADEM ‘e ilişkin eleştirilerin yer aldığı paragrafta eleştirilen hususlar bir toplumsal mesele olarak ele alınmıştır. İddianamede yer alan hakaret içerdiği iddia olunan ifadelerin geçtiği paragrafta sermaye sahiplerine, firma isimlerine değinilmiştir. Yanlışta ısrarın bir Müslümana yakışmayacağı düşüncesindeyim, dedi.
Sanık söz aldı : Bu hafta sonu gerçekleşecek olan aileyi koruma mitingi yapılmasına karar veren Hüdai Vakfında bu hususta gerçekleşen istişare toplantısına bende katılmıştım. Daha önce belirttiğim üzere LGBT+ unsurlarına yönelik fahişeler ve türevleri kelimesinin kullanılması kararı bu toplantıda alınmıştı, dedi.
Sanık vekili Av. Doğan Karakuş ‘tan SORULDU : Müvekkilin savunmasına iştirak ediyoruz, önceki savunmalarımızı tekrarla ve usule yönelik itirazlarımızı tekrarla eksik hususların giderilmesini talep ederiz. Müvekkil yargılamanın başından itibaren iddianamede yer alan suçlamaların mesnetsiz olduğunu , ne anlatmak istediğini, maksadını ne olduğunu açıkça ifade etmiştir. Zorlama yorumlar ile bir nevi öküz altında buzağı aranmaktadır, 5237 Sayılı Ceza Kanunun sistematiği dikkate alındığında herhangi bir suçtan cezalandırılması söz konusu olabilmesi için suçlamanın suç kalıbına uyması, aranan tipiklik şartınında gerçekleşmesi gerekmektedir, bu manada da suçun unsurlarının oluşmadığı, suç kalıbının oluşmadığı, tipikliğin mevcut olmadığı gerçeği karşısında müvekkilimizin cezalandırılması halinde usul ve yasaya aykırı bir durum gerçekleşeceği gibi cezalandırılması hukuka ve hakkaniyete aykırı olacağı şüphe götürmez bir gerçektir, dedi.
Sanık vekili Av. Ömer Yüzgül ‘den SORULDU : müvekkilimin ve meslektaşlarımın beyanlarına iştirak ediyorum. Yazı içeriğinde geçen ifadelerin hakaret içerip içermediği, müştekilere yönelip yönelmediği hususunda bilirkişi raporu alınması gerektiği düşüncesindeyim. Bu dava haklı islami eleştirilerde bulunan müvekkilimin çabalarını itibarsızlaştırma amacıyla açılmıştır ancak müvekkilin itibarının zedelenmesine değil itibar kazanmasına neden olmuştur, Necip Fazıl Kısakürek’in bir dizesiyle savunmamı sonlandırmak istiyorum ” Biz buz dağlarını üfleyerek erittik, şimdikiler çamurda cirit atıyor”, müvekkil bu davayı üfleyerek eritenlerden biridir, dedi.
Sanık söz aldı : 50 yıldır sanık sıfatıyla hakkımda davalar açılmıştır, hiç birinde mahkum olmadım. Hiç birinin infazı gerçekleşmedi hatta askeri yargıda da yargılandım, beni sanık sandalyesine oturtan askerlerin daha sonra rütbesi söküldü, dedi.
Katılanlar Saliha Okur Gümrükçüoğlu ve KADEM vekili Av. Helin Görgül’den SORULDU: Şikayetimiz devam etmektedir, tanık beyanlarına karşı celse arasında yazılı beyan dilekçemizi ibraz etmiştik. Davada 3 hususun aydınlığa kavuşturulması gerekmektedir. Bunlar iddianameye konu anlatımların hakaret kapsamına girip girmediği, haksız fiile konu ifadelerin basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceği ve müştekiler yönünden matufiyetin oluşup oluşmadığı hususudur. Hakaret suçundan korunan hukuki menfaat toplumu oluşturan ortalama insanların nezdinde şahısların sahip olduğu toplumsal itibardır. Somut olayda yalan ve gerçek dışı açıklamalarla KADEM’in, KADEM yöneticilerinin ve KADEM camiasının sahip olduğu itibar ve saygınlık zedelenmiştir. Yazı içeriğinden KADEM ‘i hedef aldığı açıkça anlaşılmaktadır. AİH sözleşmesi 10/2 maddesinde de belirtildiği üzere basın özgürlüğü meşru sınırlar içerisinde kullanılmalıdır. Sınırların aşılması durumunda basın özgürlüğünden bahsedilemez. Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında da kişi topluluklarının hakaret suçunun mağduru olabileceği açıkça belirtilmiştir. Emsal bir kararda bir yazıda geçen “topluma yaptığı çirkinlikler, bu şahıstan ve yaptıklarından camiamızın adını taşıdığı için utanç duyuyoruz” biçimindeki ibarelerin eleştiri sınırını aşan, onur kırıcı ve küçük düşürücü değer yargıları olduğu, eylemin sövme suçunu oluşturduğu belirtilmiştir. Sanık savunmasında fahişe kelimesinin kökeninden ve tarihçesinden ayrıntılı olarak bahsetmiştir. Her ne kadar fahişeler ve türevleri ifadesi direkt olarak bizi hedef almasa da yazının bütünü değerlendirildiğinde yer alan ifadelerin şeref ve saygınlığımızı, itibarımızı zedeleyecek mahiyette olduğu açıktır. Somut olayda matufiyet unsuru oluşmuştur. Yargılama aşamasında tanık olarak dinlenen Ahmet Akın da ifadesinde yazı içeriğini de doğru bulmadığını da belirtmiştir. Daha sonra sanığa yazının yanlış anlaşılabilecek olması nedeniyle tashih yazısı yazması yönünde telkinde bulunduğunu belirtmiştir, sanık kalemi güçlü bir yazardır, fikirlerini beyan ederken KADEM ve yöneticilerinin toplumu oluşturan ortalama insanlar nezdindeki itibar ve saygınlığını zedelemeden de bir takım cümleler sarf edebilirdi, kullanabilirdi. Halen bir tashih yazısı ve özür yazısı beklemekteyiz, dedi
Sanık söz aldı : Tanık olarak dinlenen Ahmet Akın bana bu yazıyı çarpıtacaklar, kullanacaklar şeklinde uyarıda bulundu, daha sonra kaleme aldığım ” inanmamanız gerekmez miydi ” başlıklı yazımda da gerekli açıklamayı yaptığımı düşünüyorum. Bir yazar kamuoyunun harekete geçirmek için kamu yararı gözeterek şok edici ifadelerde kullanabilir, uluslar arası insan hakları ödülüne layık görülen bir yazar, gazeteci ve insan hakları savunucusuyum. Kanaat önderlerinin artırılmış eleştiri hakkı vardır, karşı tarafında buna karşı artırılmış tahammül içerisinde olması gerekir, gerekirse davayla ilgili kamuoyunda oluşan algının tespiti için yerinde keşifte yapılabilir, gerekirse tespit davası açılabilir, dedi.
Katılanlar Saliha Okur Gümrükçüoğlu ve KADEM vekili Av. İlknur Türker’den SORULDU: Bir ifadenin hakaret olup olmadığını toplumu oluşturan kişilerin nezdinde uyandırdığı karşılık belirler. Fahişe kelimesinin toplumda nezdinde uyandırdığı anlamda bellidir, derneğimiz hiç bir zaman LGBT yi destekleyen bir tutum içerisinde bulunmamıştır, bu iddiayı asla kabul etmiyoruz ayrıca sanık vekili tarafından sunulan dosyada bilirkişi incelemesi yapılması talebinin reddine karar verilmesini talep ederiz dedi.
Sanık söz aldı: ben yazı içerisinde fahişelik suçtur demek istedim, LGBT ‘yi kastettiğim açıktır, Kur’an-ı Kerimde geçmektedir, dedi.
Katılanlar Saliha Okur Gümrükçüoğlu ve KADEM vekili Av. Sinem Ermiş’den SORULDU: Meslektaşlarımın beyanlarına katılıyoruz, somutd avada matufiyet unsuru oluşmuştur. Yerleşik Yargıtay içtihatlarında da belirtildiği üzere hakaret suçunda kişinin ismi, konumu açıkça zikredilmese dahi kamuoyunda ve üçüncü kişiler nezdinde tereddüt edilmeyecek şekilde müştekiye yöneldiği anlaşılıyorsa hakaret suçu oluşacaktır. İddianamede de belirtildiği üzere yazıda KADEM camiası, KADEM yöneticileri, KADEM Başkanı açıkça hedef alınmıştır. İtibarı zedeleyici, küçük düşürücü, eleştiri sınırlarını aşan ifadeler kullanılmıştır. Bu nedenle şikayetimiz devam etmektedir, dedi.
İstanbulAk Parti İl Kadın Kolları Başkanlığı adına Av. Songül Sarıgündoğdu’ dan SORULDU : Önceki beyanlarımızı tekrar ederiz, şikayetimiz devam ediyor. Yazıda Ak Partiye gönül veren kadınlar hedef alınmıştır. Ak Partili kadınlar Ak Partili ve AKP ‘li olarak ayrıştırılamaz. Sanık yönünden atılı suç oluşmuştur. Sanığın cezalandırılmasına karar verilmesini talep ederiz dedi.
Sanık vekili Av. Ali Paccı söz aldı : Bahse konu yazıda müştekilerin bir tanesinin adı ya da sıfatı yer almamaktadır. Müştekilerin yakındığı paragrafta KADEM ‘in adı dahi geçmemektedir. LGBT’yi meşrulaştıran politikada KADEM ‘inde , şahsımında sorumluluğu olduğu düşüncesindeyim, yazıda KADEM ‘e yönelik eleştiri dışında hiç bir hakaret ifadesi yoktur, öyle ki yazıda sayın Fatma Şahin’in de adı geçmektedir, yazının içeriği açık olduğundan şikayetçi olmamıştır. Somut davada matufiyet unsurunun oluşup oluşmadığı önemlidir. Türkiye de gerçekleşen bir referandum da Tansel Çölaşan’ın evet oyu kullanan seçmenin %58 ‘lik kısmına “Gaflet, delalet, hıyanet içerisindedirler, bu kişiler eğitimsizdir” sözlerine karşı açılan tazminat davasında verilen kabul kararını Anayasa Mahkemesine taşımıştır. Bireysel başvuru sonucunda Anayasa Mahkemesi bahse konu sözlerin şikayette bulunan milletvekillerine yönelik olmadığını belirtmiştir, matufiyetin oluşması için sözleri muhatabının açık, kesin, somut, belirlenebilir olması gerektiğini belirtmiştir. Bu konuda en önemli kriter söz söyleyenin kimi kastettiğine yönelik beyanlarıdır, bu davanın mihengi matufiyet noktasıdır, Ak Partiye gönül vermiş milyonlarca kişi ve kadın vardır. Neden hiç bir Ak Partili kadın bireysel şikayette bulunmamıştır, dedi.
Sanık söz aldı : İstanbul Sözleşmesine ilişkin yapılan istişarelerde Fatma Şahin ile birlikte bulunduk. Kendisi benim çalışmalarımı bilir hatta ne yapmak istediğimle ilgili birebir kurulacak komisyon çerçevesinde konuşmak, danışmak istediğini söyledi, dedi.
GD:
1-İddianameye konu eyleme ilişkin yazı içeriğine yönelik bilirkişi incelemesi yapılması talebinin, talep konusunun birebir dava konusu ile ilgili olması, hakimin hukuki bilgi çerçevesi içerisinde değerlendirmesi gerektiği anlaşıldığından REDDİNE,
2-Yargılama aşamasında vefat ettiği anlaşılan Gül Çitil Okur’un yargılama safahatında talimat yoluyla ifadesinin alındığı, şikayetçi olduğunu beyan ettiği, şikayetin kişiye bağlı bir hak olduğu anlaşıldığından yasal mirasçılarının davaya dahil edilmesi talebinin REDDİNE,
3- Dosyanın mahiyeti, geldiği aşama, maddi gerçeğin ortaya çıkartılması için duruşmalı yapılması gerektiği anlaşıldığından takdiren iş bu dosyada Basit Muhakeme Usulünün uygulanmasına yer olmadığına karar verildi, tefhimle açık yargılamaya devam olundu.
İddia makamından soruldu: Araştırılmasını istediğimiz bir husus yoktur. Dedi.
İstanbul Ak Parti İl Kadın Kolları Başkanlığı adına Av. Songül Sarıgündoğdu’nun iddia makamının esas hakkındaki mütalaasını sunmadan önce başka dosyada duruşması bulunması nedeniyle duruşma salonundan ayrılmış olduğu görüldü, açık yargılamaya devam olundu.
İddia makamı esas hakkındaki mütalaasında: Yapılan yargılama sonucunda Abdurrahman Dilipak’ın Yeni Akit Gazetesi’nin 27/07/2020 tarihli nüshasında ve internet sitesinde yayınlanan “AKP’nin Papatyaları” başlıklı köşe yazısında;
“Anap’ı o papatyalar” o “Lale Devri çocukları” bitirdi. Ak Partiyi de, bu Erguvani AKP’nin “Papatyaları”(!?) bitirecek bu gidişle. AK Parti içindeki AKP’liler konuşuyor, AK Partililer susuyor. AKP’liler terfi etti zenginleşti, itibar sahibi oldular. Kaymağı onlar yiyor, parayı onlar veriyor. Camiye, okula, yurda parayı veren de onlar. Eee parayı veren düdüğü çalıyor. Kem alat ile kamalat olmuyor. Haram para ile hayır olmayacağı gibi….AB fonları ile semirenlerin sesleri nasıl inceldi, eskiden ter kokuyorlardı, şimdi parfüm kokuyorlar. Bodrum katlarında rutubet kokan derneklerden çıkıp plazalara taşındılar. Ak Parti içindeki AKP’liler, FETÖ’nün zihniyet ikizi gibi davranıyorlar. Hem uluslararası fonlarla destekleniyorlar hem de kamu fonlarını kullanıyorlar. Malum “Yeşil Sermaye” de bunlara sponsor olabiliyor. Koç kadar, Sabancı kadar, Eczacıbaşı kadar bizim “Yeşil Sermaye” davasına sadakat gösterip, bu fahişelere ve onların türevlerine karşı seslerini yükseltebilecekler mi?…Kronolojik sırayla gidersek, sonra İstanbul Sözleşmesi ve daha sonra CEDAW. Sonra da CEDAW ve İstanbul Sözleşmesi’ne dayalı yasa ve yönetmeliklerin, genelgelerin değiştirilmesi gerek… Bu felaketin sorumluları arasında en önemli isim olarak karşımıza hep Fatma Şahin çıkıyor. Şahin hala bu yönde genelgeler yayınlıyor. Toplumdaki öfke konusunda sanırım bilgi sahibi değil. KADEM bir, Fatma Şahin iki. KADEM aile ile yakın ilişkisi sebebi ile daha öncelikli akla geliyor… Geçen süreçte, bu fitne hareketi, milletvekilleri, bakanlar, valiler, kaymakamlar, belediye başkanları, merkez ve taşradaki hemen hemen kamu bürokrasisi ve iş adamlarının hemen hepsinin aile ve çocuklarını kendi içine çekti ve bu çevrelerin kafaları bu cehennemde formatlandı…” şeklindeki ifadeleri kullandığı,
Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanlığı, Kadın ve Demokrasi Derneği, KADEM başkanı Saliha Okur Gümrükçüoğlu, Ak Parti Genel Merkez Kadın Kolları Başkanı Lütfiye Selma Çam, Ak Parti Genel Merkez Kadın Kolları Başkan Yardımcıları Serpil Kavrak, Semiha Ekinci, Çiğdem Koncagül, Jülide İskenderoğlu, Ceyda Çetin Erenler, Ak Parti Genel Merkez Kadın Kolları Teşkilat Başkanı Seda Gören Bölük ve Ak Parti il kadın kolları yöneticilerinin Cumhuriyet Başsavcılığımıza başvurarak, Abdurrahman Dilipak’ın “AKP’nin Papatyaları” başlıklı köşe yazısı içeriğinde geçen ifadelerle Ak Parti’de görev alan kadınlara karşı hakaret suçlarını işlediğinden bahisle suç duyurularında bulundukları,
Abdurrahman Dilipak’ın alınan savunmalarından özetle , Yazıda Anap’ın Papatyaları ifadesi ile kastedilen Anavatan Partisi içerisinde partiyi yıkılışa götüren grup anlaşılmış ise de AKP’nin Papatyaları ifadesinde buna atıf ve ironi yapılarak bir kesimden bahsedildiğini, Erguvani ifadesinin de ironiyi desteklediğini, yazının dördüncü paragrafında geçen bu fahişe ve onların türevleri ifadesi ile kendini LGBT topluluğu olarak tanımlayan onur yürüyüşü adı altında yaptıkları gösterilerde açtıkları pankartlarda yapmış oldukları tanımlamalarla kendilerini bu sıfatla adlandıran kesimlere karşı bu ifadeyi kullandığını, bu fahişeler ve türevlerinin davalarına sadakat göstergesi olarak Koç, Sabancı ve Eczacıbaşı gibi gruplardan sponsorluk adı altında destek gördüklerini, eşcinsellik türlerini içine alan LGBT çatısı altındaki gruplara pozitif ayrımcılık talep eden bazı holdinglere gönderme yaparken, bu fahişeler ve türevlerini malum sermaye desteklerken, bizim yeşil sermaye neden sessiz kalıyor şeklinde bir eleştiri söz konusu olduğunu ve fahişeler ve türevleri ifadesinin müştekiler ile uzak yakın ilgisi olmadığını, Ak Parti’den değilde Ak Parti’nin içine sızmış olan halen temizlenmemiş olduğu düşünülen bir topluluktan bahsedildiğini, topluluğu oluşturan kişilerin kimlerden oluştuğu ve topluluktan kimlerin hedef alındığı tespit edilemezse hakaret suçunun oluşmayacağı yine Ak Parti Kadın Kolları Başkanlarının şikayetleri yönünden yazı içeriğinde teker teker ferden müşteki Ak Parti İl Kadın Kolları Başkanlarına yönelik bir ifade kullanılmadığı örneğin Ak Parti ilçe kadınları başkanlarının neden şikayetçi olmadıklarının sorulması gereken bir ifade olduğunu beyan ettiği,
Tüm dosya kapsamı, müştekiler beyanı, söz konusu yazı içeriği ve 5237 sayılı TCK’nın 125. Maddesinde açıkça belirtilen hüküm hep birlikte değerlendirildiğinde; yazı kapsamında söz konusu söylemden önce ”LGBT+” a yönelik herhangi bir beyan tespit edilemediği gibi söz konusu ifadeye kadar “AKP’nin Papatyaları” ifadesi ekseninde eleştirilerin sıralandığı ve bu eleştirilerde; eleştiri ve tarafın karşılaması gereken tahammül yükümlülüğünün sınırlarının aşıldığı, ifadelerin yöneldiği kişilerin “AKP’nin Papatyaları” olarak belirtilen kişiler olduğu yazı devamında KADEM derneği ve yöneticilerine yönelik olarak da İstanbul Sözleşmesine destek verme ekseninde KADEM derneği ve yöneticilerinin de “Ak Parti içindeki AKP’liler” ve “bu fahişelere ve onların türevlerine” sözlerinin de muhatabı olarak anlaşıldığı ve söz konusu ifadelerin, konu bütünlüğünde ifade edilen sözlerle ölçülü olmayıp müştekilere yönelik şeref, onur, itibar ve saygınlıklarını rencide edebilecek nitelikte somut fiil ve olgular isnat ettiği, 5237 sayılı TCK’nın 126. maddesinde açıkça belirtildiği üzere, hakaret suçunun işlenmesinde mağdurun ismi açıkça belirtilmemiş yahut üstü kapalı geçiştirilmiş olsa bile, nitelik olarak, mağdur ya da mağdurların şahsına yönelik bulunduğu anlaşılıyor ise hakaretin açıklanmış sayılacağı, söz konusu ifadeler arasında konu bütünlüğü kapsamında bağlantı bulunduğu, tek bir iradi karara dayalı olduğu bu nedenle eylemin hukuken tek olduğu, ifadelerin birden fazla müştekiye yönelik kullanıldığı, bu nedenle eylemin TCK’nın 43/2 maddesi kapsamında kaldığı, hakaret suçunun uzlaştırmaya tabi suçlardan olması nedeniyle dosyaya uzlaştırmacı görevlendirildiği ancak taraflar arasında uzlaşmanın sağlanamadığının dosya içerisine sunulan rapordan anlaşılmakla,
Ayşe Bilgiç’in dosya arasına alınan dilekçesinde şikayetten vazgeçtiğini belirttiği, Gülser Güralp’in talimat yoluyla alınan beyanında şikayetçi olmadığını ifade ettiği, Gönül Asuk’un ise yargılama aşamasında şikayetinden vazgeçtiği, hakaret suçunun şikayet şartına bağlı olduğu bu itibarla Gönül Asuk, Gülser Güralp ve Ayşe Bilgiç’e yönelik TCK 125/2 del 125/1, 125/3.b, 125/4 kapsamında kalan hakaret suçu yönünden sanık hakkında CMK 223/8 maddesi gereğince DÜŞME kararı verilmesi,
İddianamede müşteki sıfatıyla yer alan Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanlığı ile Kadın ve Demokrasi Derneği’nin, tüzel kişilerin hakaret suçunda doğrudan doğruya zarar gören sıfatlarının bulunmaması nedeniyle müşteki sıfatlarının bulunmadığı anlaşıldığından, Müştekiler Saliha Okur Gümrükçüoğlu, Lütfiye Selva Çam, Melahat Yalçın, Münevver Ertuş, Neslihan Kaya, Perihan Gümüş, Seda Gören Bölük, Arzu Polat, Aynil Yavaş, Aysel Mavioğlu Öner, Ayşe Baysal, Ayşe Ekinci, Ayşe Erbay, Ayşe Gökmen, Ayşe Keyik, Ayşe Deniz Çelik, Berrin Aydın, Ceyda Çetin Erenler, Çiğdem Koncagül, Dilek Yıldız, Duygu Göğde, Elif Gezen, Emel Gözükara Durmaz, Emine Timoçin, Esengül Aydın Sancar, Esra Ertem Şipal, Evren Ayvaz, Fatma Ercan, Feray Yılmaz, Ferda Ertürk, Ferhan Polat,Gönil Öztin, Gül Çitil Okur, Gülserem Çopur, Gülsüm Temur,Gülsüm Üstün, Hanife Büyükyeğen, Hatice Atan, Havva Duran, Havva Sabuncuoğlu, Hicran Çağalı, Hilal Sabancı, İlknur Taştan, İlknur Ünal, Jülide İskenderoğlu, Kibar Aslan, Melek Mankan, Melike Çilhan, Meral Cengiz, Meryem Demir, Meryem Düğer, Meryem Sürmen, Mesudiye Altun Gürlevik, Mevlüde Bilici, Mualla Varol, Muzeyyen Kaya, Münire Şeyhoğlu, Nadire Zehra Hatipoğlu, Nebahat Erkök, Nergiz İnce, Nihal Köşdere, Nurcan Dalbudak, Nurgül Güneş, Özlem Yalçın, Rabia Bay Keser, Rabia İlhan, Rahşan Külünk, Remziye Eda Özvin, Saime Öksüzoğlu, Demet Saatçı Güven, Selda Kılıç, Sema Yağcıtekin, Semiha Ekinci, Serpil Kavrak, Serpil Yurdaışık, Sevil Can, Sevim Arslanoğlu, Şerife Sevim Köse, Tuğba Varol güneş Gürsu, Ümmühan Toksöz, Yasemin Özdemir, Yıldız Güngör, Zahide Hırdır, Zehra Eren, Zeliha Bağcı’ya karşı yukarıda ayrıntılı izah edildiği üzere; sanık hakkında TCK 125/2 del 125/1, 125/3.b, 125/4, 43/2 kapsamında kalan zincirleme şekilde hakaret suçu yönünden CEZALANDIRILMASINA karar verilmesi, kamu adına talep ve mütalaa olunur, dedi.
Katılanlar Saliha Okur Gümrükçüoğlu ve KADEM vekili Av. Helin Görgül’den mütalaaya karşı diyecekleri ve esas hakkındaki son beyanları soruldu: Mütalaa iddialarımızı destekler mahiyettedir, cezalandırma yönündeki kanaate katılıyoruz, dedi.
Katılanlar Saliha Okur Gümrükçüoğlu ve KADEM vekili Av. İlknur Türker’den mütalaaya karşı diyecekleri ve esas hakkındaki son beyanları soruldu: Mütalaa iddialarımızı destekler mahiyettedir, cezalandırma yönündeki kanaate katılıyoruz, dedi.
Katılanlar Saliha Okur Gümrükçüoğlu ve KADEM vekili Av. Sinem Ermiş’ten mütalaaya karşı diyecekleri ve esas hakkındaki son beyanları soruldu: Mütalaa iddialarımızı destekler mahiyettedir, cezalandırma yönündeki kanaate katılıyoruz, dedi.
Sanık vekili Av. Ali Paccı ‘dan mütalaaya karşı diyecekleri ve esas hakkındaki son savunması soruldu: Mütalaayı kesinlikle kabul etmiyoruz, eğer fahişe kelimesi müştekilere yönelik söylenmiş ise türevleri ifadesi kime yönelmiştir, esas hakkındaki mütalaaya karşı savunmamızı sunmak üzere gelecek celseye kadar süre talep ediyoruz dedi.
Sanık vekili Av. Fatih Şen ‘den mütalaaya karşı diyecekleri ve esas hakkındaki son savunması soruldu: Mütalaayı kesinlikle kabul etmiyoruz, esas hakkındaki mütalaaya karşı savunmamızı sunmak üzere gelecek celseye kadar süre talep ediyoruz dedi.
Sanık vekili Av. Esra Balcı ‘dan mütalaaya karşı diyecekleri ve esas hakkındaki son savunması soruldu: Mütalaayı kesinlikle kabul etmiyoruz, esas hakkındaki mütalaaya karşı savunmamızı sunmak üzere gelecek celseye kadar süre talep ediyoruz, Ak Parti içerisindeki AKP ‘liler ifadesi ile parti içerisindeki tüm kadınların ya da tüm Ak Partililerin kast edildiği sonucuna ulaşılamaz, bu hususu da ayrıca belirtmek isterim, dedi.
Bu esnada İstanbul Ak Parti İl Kadın Kolları Başkanlığı adına Av. Songül Sarıgündoğdu’nun duruşma salonuna geldiği görüldü.
İstanbul Ak Parti İl Kadın Kolları Başkanlığı adına Av. Songül Sarıgündoğdu ‘dan mütalaaya karşı diyecekleri ve esas hakkındaki son beyanları soruldu : İddia makamının esas hakkındaki mütalaasına karşı beyanda bulunmak üzere gelecek celseye kadar süre talep ediyoruz, dedi.
Sanık vekili Av. Doğan Karakuş’tan mütalaaya karşı diyecekleri ve esas hakkındaki son savunması soruldu: Mütalaadaki aleyhe hususları kesinlikle kabul etmiyoruz, esas hakkındaki mütalaaya karşı yazılı ve sözlü savunmalarımızı sunmak üzere gelecek celseye kadar süre talep ediyoruz, dedi.
Sanık vekili Av. Ömer Yüzgül’ den mütalaaya karşı diyecekleri ve esas hakkındaki son savunması soruldu: yargılama aşamasında vefat eden müştekinin yasal mirasçılarına davanın bildirilmesini talep ederiz, zira müştekinin yargılama aşamasında şikayetçi olduğunu beyan etmesi yasal mirasçılarına şikayet hususunun sorulması gerektiği hususunu değiştirmez. Yasal mirasçıları mirası redde edebilirler. Mütalaayı kesinlikle kabul etmiyoruz, esas hakkındaki mütalaaya karşı savunmamızı sunmak üzere gelecek celseye kadar süre talep ediyoruz, dedi.
Sanıktan mütalaaya karşı diyecekleri ve esas hakkındaki son savunması soruldu: Mütalaa iddianameyi taçlandırmıştır, esas hakkındaki mütalaaya karşı yazılı ve sözlü beyanda bulunmak üzere mehil talep ediyorum dedi.
Dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
1-Sanığa, sanık vekillerine ve İstanbul Ak Parti İl Kadın Kolları Başkanlığı adına Av. Songül Sarıgündoğdu’ya esas hakkındaki mütalaaya karşı savunma ve beyanlarını sunmak üzere gelecek celseye kadar süre verilmesine, bir sonraki celse duruşmaya katılım sağlanmaması halinde yoklukta karar verilebileceğinin iş bu duruşma zaptı ile ihtarına, (ihtar olundu),
2-Katılan Seda Gören Bölük, Katılan Münevver Ertuş, Katılan Berrin Aydın, Katılan Aysel Mavioğlu Öner, Katılan Gönül Asuk vekillerinin mesleki mazeretlerinin ayrı ayrı kabulüne, duruşma günü ve saatini UYAP sistemi üzerinden öğrenmelerine, bir sonraki celse duruşmaya katılım sağlanmaması halinde yoklukta karar verilebileceğinin iş bu duruşma zaptı ile ihtarına,
3-Bu nedenle duruşmanın 13/10/2023 günü saat 09:30 bırakılmasına karar verildi. 14/09/2023
Haber: tvturk.net