“Anam yakmış kınayı adak diye, Ben bu vatan için kurban doğmuşum. Anamdan Allah’a son bir hediye, Kumandanım ben İsmail doğmuşum…” 1915 yıllarında Osmanlı Devleti böyle bir işgali Çanakkale de yaşadı.
İslam’ın, Türkün ateşle imtihanıydı Çanakkale. 250 bin şehit verdik, dile kolay, saymakla bitmez. Savaş sadece birilerinin ölümü değil, bir asır tahribatı sürüyor, ölenler ölüyor, sağlarda bir asır acısını çekiyorlar. Ölenlerin büyük çoğunluğu on beşli, on altılı, on yedili, on sekizli en fazla yirmilidir.
Bu taze fidanları toprağın kara bağrına aç, çıplak gönderdik. Tek hedefleri vatanı korumak, iffet ve imanlarını muhafaza etmek, Allah’ın rızasını kazanmaktı. Ümmet olma şuuruyla dünyanın çok uzak noktalarından gelen binlerce gönüllü mümin Anadolu insanıyla bütünleşerek işgalci zalim emperyalistlerle karşı inanılması zor bir mücadele verilmiştir. İman belirleyicidir, yön tayın edicidir. Allah’ın kardeş kıldığı insanların dayanışmasını kelimelerle izah etmek zordur. “Sen ki, asara gömülsen taşacaksın... Heyhat, Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihat... Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber, Sana aguşunu açmış duruyor Peygamber.” (Mehmet Akif Ersoy) Çanakkale savaşı bir sınır anlaşmazlığı sonucu ortaya çıkmış bir savaş değildir. Emperyalist emellerle işgal edilmek istenmiştir ve 100 binlerce insan yok edilmiştir. İşgalcilerin torunları bile atalarının yaptığı bu zulümden utanmışlardır. Savaş kötüdür, yıkımdır asla tasvip edilemez.
Milletlerin vatanlarını, değerlerini korumaları da en şerefli haklarıdır. “Londra, Sidney nere, Çanakkale, Boğaz nere Niçin geldi zalimler bu toprağa, bu yere Yüzbinler şehit oldu, şivan düştü evlere Vatan, bu toprak bizim, can verip yatan bizim.” (Selahattin Saygın) Bugün Çanakkale’yi anmamızın, hatırlamamızın ana sebebi, geçmişten ibret almak, emperyalist niyetlere karşı uyanık olmak, vatan müdafaasını şerefle veren ecdata saygı duyup rahmetle anmaktır. Geçmişini bilmeyen milletlerin geleceği olamaz. Geçmişi bilmek ve ibret almak, geleceğe umutla bakmak, dostluk duygularını geliştirmek, meseleleri sevgi ve saygıyla çözmek ana ölçü olmalı. Bütün güzellikler insan içindir.
Sık, sık duyarız “Yüz yıl evvel olmuş savaşları anmanın ne gereği var” şahsen bende dünyalık çıkarlar için, mal mülk, şan şöhret için insan kanı dökmek vahşi bir haldir. İnsan kanını dünyalık hırslar için dökmenin vahşet olduğuna inanırım.
Kan dökmede çok ileri giden devletler ve o devletlerin zalim idarecileri olmuştur. Tarihte bunun çokça örnekleri vardır. Bu zalim kişileri kabataslak şöyle sıralayabiliriz. Neronlar, Firavunlar, Nemrutlar, Haccacı Zalimler, Yezitler, Cengiz Hanlar, Maolar, Leninler, Mussolinler, Hitler, Stalinler, Şaronlar, Neteyahular, Esedler vs.
Bu isimleri daha çoğaltabiliriz. Senin zalimin, benim zalimim diye bir yarışın içine girmenin kimseye faydası yoktur.” Zalimin dini yoktur” sözü bizim inanç dünyamıza aittir. Maksadımız savaş seviciliği yapmak değil. Daha çok maruz kaldığımız zalim bir saldırının karşısında direnen ve zafer kazanan mazlum bir milletin yazdığı destanı anlatmaya çalışmaktır.
Çanakkale savaşı ve Atalarımızın yaptıkları çok sayı da savaşlar klasik bir savaş değil. Atalarımız gittikleri her yere rahmet ve bereket götürmüşlerdir. Zalim idarecilerin yaptıkları zulümlerden mazlum halkı korumuşlar, dinlerini rahat yaşama imkânı sağlamışlardır. Sağlanan bu imkânla Halklar Asırlarca dillerini korumuş, kendi geleneklerini yaşama hürriyetini bulmuşlardır. Ecdat, gidilen her yere hanlar, hamamlar, kervansaraylar, hastaneler, su kanalları, ilim mektepleri, yollar vs. yaptıklarını bugüne intikal eden eserlerde de görmek mümkündür.
Çanakkale savaşını başlatanların asıl niyeti emperyalist hedeflerini gerçekleştirmek, İstanbul’u işgal edip, İslam âlemini sömürmektir. Bu işin başında İngilizler var, lakin yanlarında başka emperyalist devletler de ganimetten pay almak için bende bu işgalde varım diyorlardı. Dünyanın birçok yerinden toplanmış çapulcu sürüsüyle İslam’ı tarumar etmeye, Müslümanların malına, namusuna göz dikmiş caniler topluluğu da bu savaşta vahşete ortak olmuşlardır. Bu savaşa gelenler komşu ülkelerden gelmemişlerdi.
Binlerce kilometre hatta on binlerce kilometre mesafelerden gelmişlerdi. İngiliz’in ne işi vardı Çanakkale de, Yeni Zelandalı, Avustralyalı barış için mi dünyanın bir ucundan çıkıp gelmişti. Çanakkale de bunlar Türk’e, İslam’a gül mü atmışlardı da bizim haberimiz olmadı. Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy bu vahşeti Çanakkale şiirin de bunu anlatırken yüreklerimiz parçalanıyor. “Eski Dünyâ, yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer, Kaynıyor kum gibi, mahşer mi, hakikat mahşer. Yedi iklimi cihânın duruyor karşında, Avusturalya'yla beraber bakıyorsun: Kanada! Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk: Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk. Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ... Hani, tâuna da züldür bu rezil istilâ!” Biz Ümmet olarak bu rezil işgal, istila arzusuna karşı şerefli bir mücadele verdik. Bizim o gün savaşımız vatan müdafaası, dinimizin, imanımızın, iffetimizin korunmasıdır.
Bu müdafaanın bedeli olarak 250 bin şehit, milyonlarca sakat kalan genç insan. Dulları, yetimleri, ciğeri yanan Anaları, Babaları saydığımız zaman gözü yaşlı top yekûn bir millet. Bizim Çanakkale kutlamalarımız bir savaşın kutlaması değil, bizim şeref ve haysiyetimizin kurtuluş günüdür.
Biz millet olarak Çanakkale’yi asırlarca hep anacağız. Mübarek şehitlerimizi Sevgili Peygamberimize emanet etmiş olmak en büyük tesellimiz. “Sen ki, son ehl-i salîbin kırarak savletini, Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddîn'i, Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran... Sen ki, İslâm'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran, O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın; Sen ki, rûhunla beraber gezer ecrâmı adın; Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın...Heyhât, Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât... Ey şehîd oğlu şehîd, isteme benden makber, Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber.”
Büyük şairimiz Mehmet Akif o şanlı mücadelemizi fazla yoruma ihtiyaç bırakmadan bize anlatıyor. Birçok milletin hayatında emperyalizme karşı verilmiş mücadeleler, o ülkelerde haklı olarak bayraklaştırılmıştır. Çünkü milletlerin, ülkelerini korumaları en tabi haklarıdır. Emperyalist işgaller, işgal edilen ülkeler için büyük felaketler getirmiştir. Bu işgallere şerefiyle direnmesini bilen milletler çok geçmeden istiklallerini elde ederler. Bunun örnekleri çoktur. Türk milletinin istiklal mücadelesi daha ziyade Çanakkale ile başlamıştır. Çanakkale bizim canımızla siper olduğumuz, kanımızla yazdığımız, Yüce Yaratana sığındığımız, O’nun Habibinin aguşuna dayandığımız, 250 bin Şehidin yattığı bir mekândır.
Merhum büyük şairimiz Mehmet Akif Ersoy Çanakkale’yi en güzel anlatan kişi değil, ruhunun derinliklerinde o çetin savaşı yaşayan kişidir. Bu duygu ve ızdırabla “Allah bu millete bir daha istiklal marşı yazdırmasın” demiştir. Savaş zordur, çetindir, yıkımdır, yoksulluktur.
Allah’ın kulları olarak hedefimiz, sevgi, barış olmalı ve nimetleri artırmalı, insanı mutlu etmeli. “Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor, Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor! Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker! Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer.” (Mehmet Akif Ersoy) Çanakkale müdafaamız, tarihin kaydettiği en şerefli müdafaalardan biridir. Emperyalist İngiliz ve avenesine imanla dur değişimiz ve haddini bildirişimizdir. Çanakkale şehitlerini hep rahmetle anmalıyız ve işgalcilere karşı uyanık olmalıyız.
Son sözümüz, bundan sonrada Çanakkaleler geçilmemeli. Şehitlerimizin mekânları cennet olsun.
Hoşça kalınız...