(1) Bir kelime ve kavramın mânâ ve mahiyetini irdelerken o kavramın lûgati ve terminolojik anlamını bilmek gerekir. Popüler kültür siyaset ve politika kavramlarını aynı manada kullanıyor. Oysa siyaset, arapça seyis kelimesinin eş anlamlısı bir kelime olup devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatıyla ilgili özel görüş veya anlayışı pratik hayata aktaran sanatın adıdır. Bir başka deyişle siyaset; insanları idare etme sanatı anlamına gelir; halkın dünya ve ahiret hayatlarına yardımcı olmak için yapılır... Politika ise Yunanca bir kelime / kavram olup, siyasal hayatında "polis"e veya devlete ait etkinlikler biçiminde tanımlanmıştır.
Politika bilimi (politoloji) politik hareketler ve güç edinilmesi ve kullanımı konusunu inceler... Yani bir biçimde gücü yani devleti eline geçiren mutlu azınlık, oligarşik benmerkezci jakobenik çevreler tarafından teb'anın/ halkları kendi hevâ ve heveslerine göre idare etmesi anlamına gelir. Siyaset de toplumsal hayatta iki şekilde tezahür eder. Birincisi; müspet siyaset. Bu anlayış idarenin iffetli, irfanlı ve erdemli (hılful fudul) insan ve çevrelerin marifetiyle baştan beri hak, hukuk, adalet, ve insan fıtratına uygun otantik ve orijinal bir biçimde toplumların hayatına müdahil olur, tezahür eder...
İkincisi: menfi siyaset. Buda Ahlâki değerlerden mahrum makyavelist, nepotist, popülist, içi boş kifayetsiz muhteris, güvenilmez ve ehliyetsiz kişi ve kurumlar marifetiyle azınlığın çoğunluğa dayatması şeklinde kendini gösterir. Konunun daha müşahhas bir şekilde anlaşılması için bir iki örnek paylaşmak isterim. Ak Parti global olarak müsbet manada toplumsal transformasyona katkı sunamadığı için küçülme sürecine maruz kaldı. Diyanet de yüce İslâm'ın sırtından geçinen bir unsur olup, insanların İslam'a ve ibadet şuuruna ulaşması yolunda bir handikap oluşturduğundan dolayı toplum İslâm'dan koptu. Deist oldu. Ateist oldu. Bu mazlum ve mağdur millet. Netice itibariyle hantal devlet anlayışının gayri tabii inşasının neticesi olarak bir çok kurum gariban milletten beslenmesi, sırtından keyfine keyf eklemesi gibi... İmdi gelelim asıl mes'eleye... Allah'a ve ahiret gününe inanan, helâl ve haram hudutlarına riayet eden bir mü'min olarak şu anda siyaset arenasının çok sağlıklı bir biçimde yürüdüğünü söyleyemem.
Bunlar iktidarın hataları: Emaneti ehil ellere vermemek /verememek... (Bu konuyu bizzat Cumhurbaşkanı Sayın Tayyip beyle konuştum ve söylediklerimin doğru olduğunu söyledi ve bana hak verdi.) Demografik yapıya riayet etmemek. Bir bakıma oligarşik bir harekete dönüştürülmek. (Vs.) Kadim öncüler, emek verenler ve kanaat önderleri küstürmek. Usul ve üslup konusunda bir hayli hatalar yapmak ve bir kısım insanlar incitmek. Daha saymaya gerek var mı? İtiraf ermek gerekir ki İstanbul sözleşmesi bir felakettir.(!?) İlh. Bunlarda sevapları: Kuruluşundan şu ana kadar tam anlamıyla muktedir olmazsa bile; iktidar partisi bu ülkede hatırı sayılır birtakım hizmetlere ve eserlere imzasını atmıştır. Memleket sathında birçok vekil iyi bir performans sergilemek suretiyle cumhuriyet tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir biçimde bir çok büyüklü küçüklü projelere imzasını atmıştır... Başarılı vekillerde illerine iyi hizmetler götürmüşlerdir.
Eski Hdp şimdiki Dem partililer temsil ettikleri zihniyet yıllarca mazlum halkın canına okumuş menfi olan ve can yakan siyasi anlayışları bir santimetre dahi ileri gidememiştir. Sözüm ona bu radikal demokrat hareket muazzam bir şekilde can ve mal kaybına sebebiyet vermiştir...
Maalesef... Üzgünüm... Oysa Aliya İzzetbegoviç, Nelson Mandela Gorbaçov veya İmam Humeyni (vb) iyi bir örnek olabilirdi onlar için... Bir dahaki yazımızda Ak Partiyi ve muarızlarını teşrih masasına yatırıp sevap ve günahlarını sevgili okuyucularımızla paylaşacağız inşallah. Herkes oylarımızın cepte keklik olmadığını bilecek!
Şimdilik hoşçakalınız...